2015 yılından bugüne dek, sanata ve sanatçıya destek veren çalışmalar yürüten Odeabank’ın sanat platformu O’Art, 2022 yılında da sanata ve sanatçıya verdiği değeri bu alandaki önemli çalışmaları ile vurguluyor. Özge Topçu’nun mekâna özgü yerleştirmesi Hazne / Chamber, Odeabank katkılarıyla ’Senkron’da yer almaya hazırlanıyor. Özge Topçu, sergide dijital sanat ile mekâna özgü enstalasyonu bir araya getiriyor.
Sanatçı Özge Topçu’nun Hazne isimli eseri suyun hafızasından ilham alan bir çalışma. İstanbul’ da yer alan kutsal bir mekânın temelinde, mekânın mimari planının bir uzantısı olarak derine inen, suyun toplandığı ve dağıtıldığı bir sarnıç alanında gerçek fotoğraf çekimleriyle bir heykeli birleştiriyor. Hazne, kelime kökeninin de verdiği ilhamla, suyun hafızasını bir hazine olarak kabul ediyor. Yapıt, sanatçının önceki işlerinde sıklıkla yer alan, üst boyutlu geometrik formların ve bu formların iz düşümlerinin görsellerini mimariyle etkileşime geçirmesinin yanında bu sefer daha mikro bir elementin, suyun ve su moleküllerinin ses frekanslarıyla oluşturdukları cymatic motiflerini de hacimlendirerek yüksek boyut geometrisindeki heykellere dönüştürüyor. Su molekülünün üçgen yapısının kapalı bir form oluşturmasıyla oluşan 20 yüzlü (ikozahedron) yapısı ve bu yapının izdüşümleri ile farklı açıdan görünen halleriyle mekanla ve seyircinin deneyimiyle etkileşime geçen sanal bir yerleştirme gerçekleştiriliyor. Ikozahedron (20 Yüzlü) aynı zamanda Platon katılarında, suyun sembolü olarak kabul ediliyor. Ses tasarımında, sudan ilham alınarak melodi oluşturan el yapımı çanlar ile mekândan kaydedilen organik sesler kombine ediliyor. Eserin ses tasarımı, Omni Ferah Feza tarafından gerçekleştiriliyor.
İngiltere’nin ikinci büyük sanat ödülü olan The MAC International Art Priz’a da aday gösterilen Özge Topçu, sergiyle ilgili olarak; “Yapıtın kendisi Platon katılarında ‘su’yu temsil eden ‘ikozahedron’ geometrik formu üzerine gelişti. Ikosahedronun farklı geometrilerdeki versiyonlarını kullanarak algılarımızın kısıtlılığı üzerine ve görünenin arkasındaki bilgilerle ilgilenen bir heykel. Ses frekanslarının suda yarattıkları cymatic ile birleşiyor ve heykelleştiriyor.” dedi.
Küratör Begüm Güney ise sergiye dair şunları söyledi; “Dijital alanda kurulan etkileşimin dönüşümü ve sınırlarının araştırılması çağdaş sanatta mekân-sanat yapıtı-izleyici ilişkisinin yeni araştırma alanıdır. VR Sanal gerçeklik gözlükleri harekete bağlı-performatif algı anlamına gelen kinestetik duyumsamayı dijital sanatın deneyimine ekleyen ‘yeni’teknolojiler sanatın sezgisel, deneyime dayalı pratiğinin sınırlarını genişletiyor. Mekân deneyimi ve mekân algısını, mimarinin ölümsüz ve anıtsal bir örneğinin içerisinde yeniden yaratılan dijital temsilinde- uzama ait yerleştirilen 20 yüzeyli -ikozahedron, geometrik ışık formunun; izleyici üzerinde yarattığı görsel, dokunsal, işitsel duyumların tamamı çok yönlü algısal bir deneyime açılıyor. Bu üst boyutlu suya dair görüngü-fenomen performatif bir deneyime dönüşüyor.”
Suya suyun bilimsel sembolü -ikozahedron, geometrik formundaki ışık enstalasyonu ile görünen, gizlenen, yansıyan, ‘ses’lenen ve tekrar eden; sanatçısı tarafından mekansal aidiyeti dijital yöntemlerle sağlanan ‘Hazne-Chamber’ hafızasını muhafaza ettiği yerde başka bir dilde yeniden doğuyor.